1 Ağustos 2011 Pazartesi

Şimdi siz geldiniz ya. İyiki geldiniz.

Bu yazı ilerde okuyup gülüceğim yazılardan sadece biri olucak. Hep özenmişimdir birşeyler yazabilenlere. Daha doğrusunu söylemek gerekirse yazdıklarını okutabilenlere. Aslına bakarsak sizinkilerden farklı bir hayatım yok. Evet, hayatımda çok farklılık var ama bunlar kendi dünyamın içinde yaşadığım şeyler. Dedim biraz paylaşayım bunları, becerebilirsem. İlk yazıda biraz megalomanlık yapıp kendimden bahsedeyim.

Ben  Buse. İsmimi pek sevmem. Başka birşey olsaymış keşke derdim de o farklı şeyi bulamadım henüz. Çok hayal kurarım. Hatta hayallerle yaşarım. Gözümü kapatmama gerek yok yeni bir dünya oluşturmam için. Yürürken yerde ki taşların gidişatına uyarak yürümeye çalışırım. Bir de müzik dinliyorsam senkronize olmasını isterim. Bazen beceriyorum. Toplu taşıma aracı ve aylık akbil hayatımın büyük parçalarını oluştururlar. Uzun süren otobus yolculuklarında dinlediğim müziğe klip çekerim. “Camdan dansçılar girer. Şoför dikiz aynasından göz kırpar ve orta kapıda ki amca şarkı söylemeye başlar. Oturan lise öğrencileri koltuklara çıkıp dans figürlerini yaparlar. Sağ camın yanında oturan yaşlı teyze kahkahalara boğulur ve ışık, ses, havai fişeklerle otobus karnaval havasına girer. Bense bunları arka koltukta izlerim.” Çok eğlenceli. Denemesi bedava.


Bahçeşehir üniversitesinde İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı okuyorum. Henüz okumuyorum aslında, bölüme daha yeni başlayacağım. O yüzden bu konu da pek birşey yazmayacağım, şimdilik.

4 kız kardeşiz. Burda yüzünüzde ya gülümse var ya da ‘huh’ ifadesi var. Gerçeği söylemek gerekirse bu konuda fazla şanslı olduğumu düşünüyorum. Her zaman başını yaslayabileceğin 3 kardeşe sahip olmak kötü birşey olmasa gerek. Kalabalığı severim. Yalnızlık pek bana göre değil. Tek başıma dışarı çıkıp yemek yemeyi bile sevmem. Dışarıda birini uzun süre beklemem gerekiyorsa  ya vitrinlere bakıyormuşum gibi yaparım ya da otobüs durağına gidip otobus bekliyormuş gibi yapıp zamanın geçmesini beklerim. Ah ya da vazgeçilmez çilek ve fıstıklı dondurma alıp gözlerimi sonuna kadar açarak yerim.

Ekim ayından beri hayatıma giren önemli bir uğraşım var. Uzun zamandır istediğim birşeyi ciddi anlamda yapmaya başladım. Dans ediyorum artık. Ama öyle dans diyip geçmeyin beyler bayanlar. İsmi çok havalı. Kendiside öyle aslında. Latin- Amerikan dansları eğitimi alıyorum. Dans sporu yapıyorum yani, naber. Hatta partnerim bile var. Bu konuda baya şanslıyım, ilk başlayanlar hemen bulamıyormuş.

Onun dışında ben severim herkesi. Kin beslediğim insan yok. Öyle bir duygu yok bende. Aslında bazen gerekli. Herkesi sevmemek gerek. Buna kesinlikle inanıyorum. İyilik meleğiyim diyemeyeceğim şeytanlık da var biraz. Akrep burcuyum, yükselenim boğaymış. Çok tehlikeli geliyor kulağa. Çocuk diyorlar bana, sen daha çocuksun. Büyük sıfatını alamadım henüz kimseden.
Hadi gelin bu şarkıyı  dinleyelim.

Bir yazı nasıl bitirilir bilmiyorum. Öğrenince uygulayacağım ama şuanlık böyle bitiyor.

Bitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder